2010 yılı İstanbul için nasıl önemli bir yıl ise Kore için de aynı şey
söz konusu. Birleşmiş Milletler, kendisine bağlı olan her ülke için üç
yılda bir 'ziyaretçi akını' başlatan özel bir proje yapıyor. Üç yıl
boyunca o ülkeye turizm açısından kalkındıracak faaliyetler organize
ediliyor. 2010'da sıra Kore'de... Bay Kim ve Seul Turizm Organizasyonu,
hem bu projeyi anlatmak hem de Seul'ün güzelliklerini tanıtmak için iki
hafta önce Seul ve Çin'i kapsayan bir gezi düzenledi. Kore Havayolları
ile başlayan gezinin ilk durağı Pekin'di. Çin Seddi ve yasak Şehir
ziyaretini kapsayan bir günlük Pekin gezisi maalesef biz bu kenti
keşfedene kadar çabuk bitti. Yasemin, gingseng, gül çaylarının
sunumunun yapıldığı çay seramonisi bu şehrin en güzel yanıydı.
Uzakdoğu'ya sırf bu çay sunumu için bile gidilebilir.
Tepsilerinden, çay takımlarına, demliklere kadar çok özel bir kültürle
karşılaşıyorsunuz. İkinci durak Seul'dü. Dünyanın en pahalı
şehirlerinden biri olan Seul'de akılda kalan iki şey var. Şehrin
göbeğindeki balık pazarı ve mimari güzellikleriyle göz dolduran
tapınaklar... Seul'e giderseniz mutlaka bu balık pazarına uğrayın.
Kore'ye kıyısı bulunan Sarı denizden çıkan canlıların çeşitliliği ve
tapınakların renkli mimari yapısı, gökdelenler arasında yükselen
Seul'ün güzelliğini gölgede bırakıyor adeta. Taksi şoförlerinin beyaz
eldiven kullanması dikkat çeken ayrıntılardan biriydi. Meğer bunları
elleri güneşte yanmasın diye takıyorlarmış. Yanarlarsa bizim
deyimimizle 'amele yanığı' oluşacak çünkü. Bize tuhaf hatta biraz da
ukalaca gelen bu durum Koreliler için asil bir davranış. 2010'da
Uzakdoğu'ya gitmeyi düşünürseniz mutlaka nisan ve mayıs aylarını tercih
edin. Çünkü bu zamanlarda her taraf bembeyaz çiçekler açan ağaçlarla
dolu oluyor. Kiraz ağacına benzeyen bu ağaçlar, bizim erguvanlar gibi
Uzakdoğu'ya özgü bir ağaç türü. Yaprakları bir süre sonra dökülüp
gidiyor. Kiraz ağaçları gibi meyve vermiyor. Bu ağaçlar sayesinde
Changdeogung Sarayı'nın bahçesini gezerken esen hafif bir rüzgarla
başınızdan aşağıya doğal bir konfeti yağmuruna tutulabilirsiniz...
Kaynak:Zaman Gazetesi
Haber:Sevinç Özarslan
Fotoğraf:Mühenna Kahveci
Tarih:16 Mayıs 2009
söz konusu. Birleşmiş Milletler, kendisine bağlı olan her ülke için üç
yılda bir 'ziyaretçi akını' başlatan özel bir proje yapıyor. Üç yıl
boyunca o ülkeye turizm açısından kalkındıracak faaliyetler organize
ediliyor. 2010'da sıra Kore'de... Bay Kim ve Seul Turizm Organizasyonu,
hem bu projeyi anlatmak hem de Seul'ün güzelliklerini tanıtmak için iki
hafta önce Seul ve Çin'i kapsayan bir gezi düzenledi. Kore Havayolları
ile başlayan gezinin ilk durağı Pekin'di. Çin Seddi ve yasak Şehir
ziyaretini kapsayan bir günlük Pekin gezisi maalesef biz bu kenti
keşfedene kadar çabuk bitti. Yasemin, gingseng, gül çaylarının
sunumunun yapıldığı çay seramonisi bu şehrin en güzel yanıydı.
Uzakdoğu'ya sırf bu çay sunumu için bile gidilebilir.
Tepsilerinden, çay takımlarına, demliklere kadar çok özel bir kültürle
karşılaşıyorsunuz. İkinci durak Seul'dü. Dünyanın en pahalı
şehirlerinden biri olan Seul'de akılda kalan iki şey var. Şehrin
göbeğindeki balık pazarı ve mimari güzellikleriyle göz dolduran
tapınaklar... Seul'e giderseniz mutlaka bu balık pazarına uğrayın.
Kore'ye kıyısı bulunan Sarı denizden çıkan canlıların çeşitliliği ve
tapınakların renkli mimari yapısı, gökdelenler arasında yükselen
Seul'ün güzelliğini gölgede bırakıyor adeta. Taksi şoförlerinin beyaz
eldiven kullanması dikkat çeken ayrıntılardan biriydi. Meğer bunları
elleri güneşte yanmasın diye takıyorlarmış. Yanarlarsa bizim
deyimimizle 'amele yanığı' oluşacak çünkü. Bize tuhaf hatta biraz da
ukalaca gelen bu durum Koreliler için asil bir davranış. 2010'da
Uzakdoğu'ya gitmeyi düşünürseniz mutlaka nisan ve mayıs aylarını tercih
edin. Çünkü bu zamanlarda her taraf bembeyaz çiçekler açan ağaçlarla
dolu oluyor. Kiraz ağacına benzeyen bu ağaçlar, bizim erguvanlar gibi
Uzakdoğu'ya özgü bir ağaç türü. Yaprakları bir süre sonra dökülüp
gidiyor. Kiraz ağaçları gibi meyve vermiyor. Bu ağaçlar sayesinde
Changdeogung Sarayı'nın bahçesini gezerken esen hafif bir rüzgarla
başınızdan aşağıya doğal bir konfeti yağmuruna tutulabilirsiniz...
Kaynak:Zaman Gazetesi
Haber:Sevinç Özarslan
Fotoğraf:Mühenna Kahveci
Tarih:16 Mayıs 2009